11. AZİZ VE CELİL OLAN ALLAH'IN: "ONLARA İBRAHİM'İN
KONUKLARINDAN DA HABER VER. HANİ KONUKLAR ONUN YANINA GİRMİŞLERDİ DE ... "[Hicr, 51-52] BUYRUĞU İLE "HANİ İBRAHİM: RABBİM ÖLÜLERİ NASIL
DİRİLTTİĞİNİ BANA GÖSTER DEMİŞTİ. .. "[Bakara,
260] AYETLERİ
حدثنا أحمد
بن صالح:
حدثنا ابن وهب
قال: أخبرني
يونس، عن ابن
شهاب، عن أبي
سلمة بن عبد
الرحمن وسعيد
بن المسيب، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (نحن
أحق بالشك من
إبراهيم إذ
قال: {رب أرني
كيف تحيي الموتى
قال أولم تؤمن
قال بلى ولكن
ليطمئن قلبي}.
ويرحم الله
لوطا، لقد كان
يأوي إلى ركن
شديد، ولو لبث
في السجن طول
ما لبث يوسف،
لأجبت الداعي).
[-3372-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu: "Şüpheye düşmek İbrahim'den çok bizim hakkımızdır. Çünkü o:
"Rabbim ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster demişti. İnanmadın mı yoksa
diye buyurdu. O da: İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (soruyorum)
demişti."[Bakara,260] Bir de Allah Lut'a rahmetini
ihsan eylesin. O esasen pek güçlü bir yere sığınıyordu ve eğer Yusuf'un kaldığı
kadar-uzun bir süre hapiste kalmış olsaydım, çağıran kişinin o çağrısını kabul
edecektim. "
Tekrarı: 3375,3387,4537,4694 ve 6992
AÇIKLAMA: "Şüphe etmek
İbrahim’den çok bizim hakkımızdır" buyruğunda geçen "şüphe" ile
neyin kastedildiği hususunda selefin görüş ayrılığı vardır. Bazıları bunu zahiri
anlamına göre yorumlamış ve şöyle demiştir: Bu şüphe olayı, nübüwetten
önce olmuştur. Aynı şekilde Taberi de bunu zahirine
göre yorumlamış, bunun sebebinin ise şeytanın vesvesesi olduğunu belirtmiştir.
Ancak bu vesvese yer etmediği gibi sağlam olan imanı da sarsmamıştı. Taberi bu hususta kendisinin Abd
b. Humeyd’in, İbn Ebi Hatim’in ve Hakim'in
naklettiği şu rivayete dayanmaktadır: Bu rivayete göre Abdu'l-Aziz
el-Macişun, Muhammed b. el-Münkedir'den,
o İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Kur'an’daki en ümit verici ayet şüphesiz: "Hani
İbrahim Rabbim bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster demişti. "[Bakara,
260] ayetidir. İbn Abbas dedi ki: Bu, kalplerde
ortaya çıkan ve şeytanın verdiği vesveseler dolayısıyla sözkonusu
olur. Yüce Allah onun (iman etmedin mi yoksa sorusuna) hayır (ama kalbimin
mutmain olmasını istedim) diye cevap vermesi ile razı olmuştu.
Diğer taraftan Nebi (s.a.v.)'in: "İbrahim'dense biz şüphe
etmeye daha bir hak sahibiyiz" sözünün anlamı hakkında da (selefin) farklı
kanaatleri vardır.
Kimileri şöyle açıklamıştır: Bizim böyle bir şey görmeye olan
iştiyakımız İbrahim'den fazladır.
Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Eğer biz şüphe etmiyorsak
İbrahim'in şüphe etmemiş olması daha bir yerindedir. Hem Nebilere şüphe nasıl
ulaşabilsin ki? Eğer böyle bir şeyolsaydı şüphesiz
ben onlara göre daha çok şüphe etme hakkına sahip olurdum. Benim hiç şüphe
etmediğimi bildiğinize göre, onun da şüphe etmemiş olduğunu biliniz.
Onun böyle söylemiş olması ise Nebiin
tevazuunun bir neticesidir ya da Allah'ın kendisine İbrahim'den daha faziletli
olduğunu bildirmesinden önce bu sözleri söylemiştir. Bu da onun Müslim'de yer
alan Enes'in rivayet ettiği bu hadisteki şu sözlerini andırmaktadır: "Bir
adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e:
Ey yaratılmışların en hayırlısı, diye hitap etti. Allah Resulü: O kişi
İbrahim'dir, diye cevap vermişti."
Bir başka açıklamaya göre bu hadisin (vurud)
sebebi şudur: Ayet nazil olunca, bazıları: İbrahim şüphe etti, fakat bizim
nebimiz şüphe etmedi, dedi. Bu sözleri ona ulaşınca şöyle buyurdu: Biz
İbrahim'den daha çok şüphe etme hakkına sahibiz. Bu sözleri ile de başkası
hakkındaki bir kanaati bertaraf etmek isteyen kimsenin, asıl maksadı, böyle bir
şey söylemek olmakla birlikte, konuşmasında adet olduğu şekliyle bir ifade
kullanarak: Sen filan kimseye her ne söylemek istiyorsan onu bana söyle, demiş
olmasına benzer.
Bir diğer açıklama şekline göre o "biz" sözü ile, şüphe etmeleri caiz görülen onun ümmetini kast
etmektedir. Nebi (s.a.v.)'in bu kapsamın dışında tutulmasının delili ise onun
ismet sıfatıdır.
Anlamın şu olduğu da söylenmiştir: Sizin şüphe olduğunu
gördüğünüz şey, benim hakkımda öncelikle sözkonusudur.
Çünkü o bir şüphe değildir. Bu sadece daha geniş bir açıklama istemektir.
Kimi Arap dili bilginlerinin naklettiklerine göre "efalu (üstünlük bildiren kalıp olup burada kasıt daha bir
şüphe etme hakkına sahip olmak anlamına işaret edilmektedir.)" bazen her
iki şey hakkında sözkonusu edilen hususu nefyetmek
anlamında da kullanılabilir. Yüce Allah'ın: "Onlar mı daha hayırlıdır
yoksa Tubba' kavmi mi?"[Duhan,37]
buyruğunda olduğu gibi. Yani her ikisinde de hayır yoktur.
Yine konuşma esnasında bir kimse: Şeytan filandan daha
hayırlıdır, der ama her ikisinde de hayır yoktur demek ister. Buna göre Nebi
efendimizin: "Şuphe etmek İbrahim'den çok bizim
hakkımızdır" sözü bizde de, onda da hiçbirimizde şüphe yoktur demektir.
"İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için"
buyruğuna gelince, kalbimdeki itikada katılacak müşahede ile kalbimin daha çok
huzur ve sükun bulmasını istiyorum. Çünkü delillerin
birbirlerini desteklemesi kalbi daha çok yatıştırır. Şöyle cevap vermiş
gibidir: Evet ben tasdik ediyorum, fakat görmenin de oldukça hassas bir anlamı
vardır.
Kadı !yad der ki: İbrahim Allah'ın ölüleri dirilttiği hususunda şüphe
etmedi. Fakat o kalbinin mutmain olmasını ve hayat verme hadisesini müşahede
ederek bu husustaki tartışmayı bir kenara atmak istemiştir! Böylelikle bunun
tahakkuku ile ilk ilmi elde etmiş, bunun nasılolduğunu
ve bun müşahede etmekle de ikinci ilmi öğrenmek istemişti.
İlkinde şek ve şüphe bulunmamakla birlikte yakıninin
daha da artmasını istemiş olma ihtimali de vardır. Çünkü ilimler güçleri
itibariyle farklılık arzedebilir. Bu sebeple ilme'l-yakın'den, ayne'l-yakine yükselmeyi dilemiştir. Doğrusunu en iyi bilen
Allah'tır.
"Ve eğer Yusufun kaldığı kadar
hapiste kalmış olsaydım, çağıranın çağrısını kabul edecektim." Yani
hapisten çıkmak için yapılan daveti hemen kabul ederdim. Ayrıca önce suçsuz
olduğumun açığa çıkartılmasını istemezdim. Hapisten çıkmakta acele etmediğine
dikkat çekerek onu oldukça sabırlı olmakla nitelendirmektedir. Bunu da Nebi (s.a.v.)
tevazu olsun diye söylemiştir. Tevazu ise büyüğün mertebesini alçaltmaz, aksine
onun üstünlüğünü ve büyüklüğünü arttırır.
Bunun: "Benim Yunus'tan daha faziletli olduğumu
söylemeyiniz" buyruğu türünden olduğu söylenmiştir. Onun bu sözlerini
bütün Nebilerden daha faziletli olduğunu bilmeden önce söylediği de
söylenmiştir.
İleride bu hadis ile ilgili tamamlayıcı bilgiler Yusuf
kıssasında gelecektir.(Tefsir
bölümü, Yusuf Süresi, 5. başlık, 4694 no'lu hadis)